EBU'L-HASAN EL-HARAKANÎ (Kuddise Sirruhu)

ALTUN SİLSİLE

01- Seyyidina ve Senedena ve Mevlâna MUHAMMEDÜRRESÜLÜLLAH (S.A.V.)

02- Mevlâna Hz. Ebu Bekir-i Sıddik Radıyallahü Anh,

03- Mevlâna Selman-ı Farisî Radıyallahü Anh,

04- Mevlâna Kasım ibni Muhammed ibni Ebu Bekir Sıddik Radıyallahü Anh,

05- Mevlâna Cafer ibni Muhammed Sadık Radıyallahü Anh,

06- Mevlâna Ebu Yezid-i Bestamî Kuddise Sirruhu,

07- Mevlâna Ebül Hasan-i Harkanî Kuddise Sirruhu,

KARS KALEİÇİ MAHALLESİ EVLİYÂ CÂMİİ AVLUSUNDA TÜRBE : ŞEHİT EBU'L-HASAN ALİ B. AHMED (CA'FER) EL-HARAKANÎ (Ḫaraqānī), "ALTUN SİLSİLE"NİN YEDİNCİ HALKASIDIR.



Kur’ân-ı Kerîm (Yunus sûresi 62.âyet meâli):

Haberiniz olsun ki Allâh’ın velî (*) (kul)ları için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.

(*) Allâh’a itaatle, ma’rifetinde istiğrak ile yaklaşan (Beyzâvî-Şeyhzâde).

.

.
Kur’ân-ı Kerîm (El-feth sûresi 10.âyet meâli):

Gerçek, sana bîat edenler(1) ancak Allâh’a bîat etmiş olurlar. Allâh’ın eli onların (2) elleri üstündedir(3). Şu halde kim (bu bağı) çözerse (4) kendi aleyhine çözmüş olur. Kim de Allah ile sözleşdiği şey’e vefâ (onun hükmünü ifâ) ederse O da ona büyük bir ecir verecekdir.

(1) Bu bîat (Hudeybiyye)deki (Rıdvan biati)dir (Beyzâvi, Celâleyn, Medârik)

(2) Peyğamber sallellâhü aleyhi ve selleme bîat edenlerin (Celâleyn, Medârik)

(3) Ya’ni Cenâb-ı Hak onların bîatlerine muttali’dir. Onlara mükâfat edecekdir (Celâleyn)

(4) Ahdini bozarsa (Beyzâvi, Medârik)

.

963 ile 1033 yılları arasında yaşayan Ebul Hasan Harakanî

Hazretleri’nin asıl ismi Ali b.Ahmed b.Cafer’dir. Mevlânâ

Mesnevisi’nde ise “Ebu’l Hüseyn” diye geçer. Prof.Dr.Reynold

Nicholson, Mevlânâ Mesnevisi’ne yazmış olduğu şerhte

şunlara dikkat çekiyor: “Mevlânâ Celâleddin-i Rumi şiirlerinde her ne zaman “Şeyh-i Din” kavramını kullanırsa bundan amacı Şeyh Ebu’l Hasan Harakanî olmuştur.” Yine Mevlânâ birçok sohbetinde “Bizim söylediklerimiz Ebu’l Hasan Harakanî’den aldıklarımızdan başka bir şey değildir”diye belirtiyor.


KARS KALEİÇİ MAHALLESİ EVLİYÂ CÂMİİ AVLUSUNDA TÜRBE : ŞEHİT EBU'L-HASAN ALİ B. AHMED (CA'FER) EL-HARAKANÎ (Ḫaraqānī), "ALTUN SİLSİLE"NİN YEDİNCİ HALKASIDIR.


"...birçok kaynağa müracaat ederek Harakânî üzerine geniş bir araştırma yapan Hasan Çiftçi, Harakânî’nin Kars’ta vefat ettiği şeklindeki inancın sadece yukarıda aktarılan rüyaya dayanmadığını, bunu destekleyen başka belge ve tarihî rivayetlerin de olduğunu aktararak, bu bilginin gerçek olabileceğini belirtmektedir."

.

.

.

.
Çiftçi, Hasan, Şeyh Ebü’l-Hasan Harakanî : Hayatı, Çevresi, Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri, Nûru’l-’Ulûm ve Münâcât’ı: Çeviri-Açıklama-Metin, Şehit Ebü’l- Hasan Harakanî Derneği Yayınları, Ankara 2004, 430s.

Wednesday, December 5, 2012

EBÛ'L-HASAN HARAKÂNÎ’NİN KABRİNİN BULUNMASI Kars Kalesi, Üçüncü Murâd Han devrinde Ruslardan geri alınınca, kale tâmirâtı Lâlâ Mustafa Paşa’ya verilmişti. Tâmirât yapılırken askerlerden Hâfız Osman, rüyâsında Ebû’l Hasan Harakânî (k.s.) ona “Oğlum Hâfız Osman! Uzun müddetten beri toprak altında yatmaktayım. Paşana söyle, kabrimi ayan edip açığa çıkarsın, okunacak Fâtihalardan nasîbdâr olayım.” dedi. Hâfız Osman aynı rüyâyı ertesi gece tekrar gördü. Fakat cesâret edip Paşa’ya söyleyemedi. Üçüncü gece rüyasında Ebü'l-Hasan Harakânî, mütebessim çehresiyle bu defa şöyle buyurdu: “Oğlum Hâfız Osman! Gördüğün rüyâlar sâdık rüyâlardır. Makâmımın nerede olduğunu evvelki rüyâlarında söylemediğim için seni tereddütte bıraktım. Paşaya söylemeye cesâret edemedin. Şimdi dikkatlice dinle, târîf ediyorum. Yarın hemen paşaya çık ve söyle. Kaleiçi mahallesinde Kağızman Kapısı’na girdiğinde yirmi iki adım batı tarafına gidersin. Son adımın altında benim tabutum bulunur. Üzerimdeki kül ve toprak yığınlarını temizledikten sonra, hâlis topraktan üç arşın eşin, sandukam meydana çıkar. Kars Kalesi’ne doğru on sekiz adım götürür, oradan da üç arşın derinliğinde hâlis topraktan kabrimi eşer ve defnedersiniz. Başucuma bir de câmi inşâ edersiniz.” Hâfız Osman gördüğü bu rüyâyı ertesi gün paşaya büyük bir heyecânla anlattı. Paşa bu askerini kucakladı; “Evlâdım! Sen de mi gördün bu rüyâyı? Evet, bir pîr-î fânî, bana da bu husûsu defâlarca rüyâda buyurdularsa da senin rüyân gibi tafsilâtlı olmadığından tereddüt ve endişe içindeydim. Elhamdülillah, bu endişeden beni kurtardın.” dedi. Ertesi gün bütün halk ve askerî erkân, tekbir sesleriyle rüyâda târif edilen yere geldi. Tâbut çıkınca, Mustafa Paşa ulemânın müsâdesiyle tabutu açtı. Tâbuttan hoş bir koku yayıldı. Üzerindeki hırka henüz çürümemiş ve savaş sırasında yaralanan sağ bacağı ile sol pazusuna bağlanan mendillerden hâlâ kan damlamaktaydı. Paşa gördüklerini sultana arzetti. Sultan Üçüncü Murâd Hân, bir türbe ve câmi yaptırdı. http://www.fazilettakvimi.com/tr/2012/12/22.html

Thursday, September 2, 2010